Yılın son haftası...

04.00 sıralarında uykumu almış olarak kalktım.
Güne erken başlamak gibisi yok...
Yılın son haftasının herkes için verimli, keyifli, neşeli geçmesini diliyorum.


Türkiye'nin İlk Biyometri Zirvesi Proline Bilişim Ev Sahipliğinde İstanbul'da Gerçekleşti



            Birçok sektörü ve kullanıcıyı yakından ilgilendiren "Biyometrik Çözümler" alanında kapsamlı bilgi paylaşımına olanak sağlayan İstanbul Biyometri Zirvesi, Türkiye'de ilk kez Proline Bilişim tarafından 19 Kasım Pazartesi İstanbul Marriott Hotel Asya’da gerçekleştirildi. Türkiye ve dünyadan çeşitli sektör katılımcılarıyla en yeni biyometri teknolojilerinin tanıtıldığı organizasyonda, katılımcılar aynı zamanda sektöre ait networking imkanı da sağladılar.



            İçeriği itibariyle kamu, güvenlik, emniyet, sağlık, bankacılık, finans, ulaşım, perakende ve sınır kontrolü dahil birçok sektörü ilgilendiren Biyometri Zirvesi'nde; parmak izi, avuç damar, parmak izi damar, iris, yüz ve ses tanıma gibi çok kullanılan biyometri teknolojilerine de yer verildi. Biyometrinin kilit teknolojileri, kimlik yönetimi alanındaki trendler ve güncel ilerlemeler, biyometrinin maliyet avantajları, sistem seçimi, veri güvenliği, sistem entegrasyonundaki en başarılı uygulamalar ve yeni standartlar sektörde söz sahibi yerli ve yabancı konuşmacılar tarafından tartışılarak Türkiye biyometri uygulamalarına bakışı geliştirdi.
 
            Zirve dahilinde Proline Bilişim CEO’su Mehmet Doğanyiğit, Biyometriye Proline Yaklaşımı başlığı ile yaptığı konuşmasında biyometrinin Evrensel Platformlar Arasındaki Yeri’ne, Biyometri Tanımı, Özellikleri ve Kullanım Alanlarına, Süreç işleyişine ve Türkiye'de biyometri adına atılacak adımlara değinirken “Biyometri hayatımıza daha fazla dahil olacak, özel sektör payı artarak 2017 yılında bu pay %55 olacaktır. Türkiye’de biyometride sonraki adımlarda karar alırken dikkat edilmesi gereken dört etmen: istenilen doğruluk oranı, sistemin maliyeti, diğer sistemlerle uyumluluğu ve verilerin güvenliğinin sağlanmasıdır” dedi. F&S Türkiye Direktörü Philip Reuter, Güvenli ve Akıllı Şehirlerde Biyometri'nin Rolü adı altındaki konuşmasında Biyometri'nin hangi sektörlerde nasıl faaliyet gösterdiğine, biyometri sektörü global endüstriler arası trendlerine ve Türkiye'deki yatırımlar ile gelecekte hangi biyometri çözüm ve trendlerinin ön planda olacağına, biyometrinin güvenli şehir konseptine entegresine değinirken “Gelecekte öncelikle M2M teknolojileri sonra, the social things yapılarının önemi yaşamın en büyük parçası olacaktır” dedi.


                 Zirve programı çerçevesinde ayrıca Dr. Joseph Atick’in kimlik çözümleri ve günlük hayatta kimlik mahremiyeti ne büyüklükte veriler üretiyor? Büyük hacimde üretilen veriler nasıl işleniyor? Bilgi edinme mekanizmaları, zeka, iletişim, depolama konularını açıklayan Biyometri 2012 konferans kayıtları izlenmiştir. Zirve dahilinde Bankacılık Sektöründe Biyometri Uygulamaları Paneli Ali Suha Ter Moderatörlüğünde, Mehmet Ali Özdoğan, Uğur Levent Özcoşkun, Hidayet Çetin, Tuğrul Sevim tarafından gerçekleştirildi. Levent Özcoşkun “Müşteriler bankalara güvendiklerini, internete ise güvenmediklerini belirtiyor.” dedi. Panelde İnternetin keşfedilişinden günümüze kat ettiği yol, bankalar için kimlik ne anlama geliyor? Elektronik bankacılık gelişimi ve kimlik, hızlı ve daha fazla regülasyon ve                e- Kimlik ve ticaret konusundaki gelişmeler gibi konulara yer verildi.

Tübitak Bilgem Başkanı Dr. Hasan Palaz ise yaptığı konuşmada “Biyometri uygulamaları ülkemizde ve dünyada artacaktır ve çok farklı alanlarda örneğin e-sağlık uygulamalarında kritik rolü olacaktır. 2013 yılında uygulamaya girecek elektronik T.C. Kimlik kartlarıyla birlikte biyometrik teknolojiler anahtar rol oynayarak e-devlet dönüşümünde rol alacaklardır. Bu yüzden biyometri alanında çalışan paydaşlar olarak (üniversite, sanayi ve ARGE kuruluşları) yerel teknolojilerimizi geliştirip dünyaya sunmalıyız” dedi.


Avrupa Birliği Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış ise Türkiye'de Biyometri'nin Gelişiminde İnsan Kaynaklarının Rolü adı altında yaptığı konuşmasında Biyometri'nin Gündelik Hayattaki Önemine, Türkiye'deki Değişim ve Dönüşüm Sürecinde Biyometri'nin Yerine, AB Reformlarının ve Sosyal Medyanın Biyometri Gelişiminde Etkilerine ve ARGE Yatırımlarındaki Gelişimlere değinerek “Türkiye’de yüz yirmi dokuz ARGE Merkezi, kırk beş adet teknopark var, Bill Gates’lerin çıkması adına teknoloji önemli ayrıca, sosyal medya ciddi bir değişime yön verebiliyor, ABD Başkanı Obama sosyal medyayı etkin kullanarak seçimleri bir kez daha kazandı. 2002 yılında ARGE için ayrılan hazine payı atıl kalırken bugün ARGE için ayrılan tüm kaynaklar sonuna kadar kullanılıyor, Türkiye bu yönde önemli aşamalar kaydetti. Türkiye’nin önü çok açıktır, yeter ki kamu ve özel sektör işbirliği sağlansın.” diyerek konunun önemini belirtti.

Proline Bilişim Türkiye’de e-kimlik ve e-pasaport uygulamalarında tek lider şirket olarak bu yıl B.I.D. (Business Initiative Directions) tarafından; şirketlerin kurumsal başarıları, tanınır liderlikleri, kalite ve yenilik yaklaşımları, teknolojileri, müşteri hizmetleri ve prestijleri göz önüne alınarak QC100 esaslarına göre değerlendirildiği ve 117 değişik ülkenin katılımıyla bu yıl 37’incisi 30 Eylül’de İsviçre’de sahiplerini bulan Uluslararası Kalite Yıldız Ödülleri’nin (ISAQ) Altın Kategori Ödülü’ne sahip oldu. Proline ayrıca Keesing yayınlarında 125 dünya şirketi sıralamasına girmiştir.

İstanbul’da Arp ile Tango Enka Kültür Sanat’ta “Cafe Tango”



Orjinal bir tango gösterisi ve projesi olan konsepti Şirin Pancaroğlu’na ait olan Cafe Tango, 27 Kasım Salı akşamı saat 20:30’da  ENKA İbrahim Betil Oditoryumu’nda seyircisiyle  buluşacak.  Biletler Biletix’te 34.50 TL’den satışa sunuluyor.

Arp Sanatı Derneği kurucusu arp sanatçısı Şirin Pancaroğlu tarafından geliştirilen on beş yıllık birikim ve rüyanın bir ürünü olan Cafe Tango, farklı kurvarlardaki başarılı müzisyenleri buluşturmasıyla da dikkat çekiyor. Cafe Tango, İstanbul’da yaşayan Arjantinli efsane gitarist Ricardo Moyano, bandoneon üstadı Carlos Gustavo Battistessa, kontrbasta Arda Agoşyan’ı ve Türkçe tangolarda ses sanatçısı Dilek Türkan’ı araya getiriyor. 

fRoots Elişi'ni beğendi...


 fRoots eleştirmeni Chris Potts 
Şirin Pancaroğlu ve Meriç Dönük'ün 
Elişi Albümünden övgüyle sözetti. 

Dünya müziği dalında yayınlanan önemli dergilerden fRoots, Chris Potts'un kaleme aldığı yazıda  Arp Sanatçıları Şirin Pancaroğlu ve Meriç Dönük'ün Elişi albümünden övgüyle söz etti. 

Arp sanatçıları Şirin Pancaroğlu & Meriç Dönük’ün (adıyla dahi kendini anlatan) “Elişi” (Kalan 534) isimli albümleri türünün ender rastlanan örneklerinden: 2 klasik arpın (neyse ki klasik stilde icra edilmeyen), İstanbul’da yaşayan yetenekli sanatçı Jarrod Cagwin’in perküsyonuyla bir araya getirilmesi ile oluşturulan bir Türk müziği albümü. Arp sanatçıları ve arp meraklıları yazıyı buraya kadar okumuşlarsa bu albümü kesinlikle edinmeliler çünkü bu sizin için oldukça özel ve ilham verici. Sound olarak Türk müziğinde kullanılan kanunla benzerlikler sergileyen albümde aynı zamanda şaşırtıcı bir şekilde Kelt esintileri de aralara serpiştirilmiş. Doruk noktasına, sıkı ritimleri ile 7 zamanlı atletik bir dans tadındaki Hicaz Mandira, sırım gibi bir Azeri kemençesinin Şenlik Raksı’ndaki  mükemmel yorumu veya Dilek Türkan’ın Al Fadimem’deki enfes vokalleriyle ile ulaşan bu albüm, arpa heves duyanların kaçırmaması gereken, tüm müzik severlere  seslenen bir albüm. (ByChrisPottsforfRoots, Ocak/Şubat 2012) 


IL GUSTO'da İTALYAN MASASI


       Il Gusto lezzetleriyle dolu bir masada hem yemeklerden hem   de muhabbetten keyif almak için “İtalyan Masası” konseptini deneyimleyin!

Uzun yıllara dayanan Rejans deneyimini farklı bir mutfakta sürdüren deneyimli işletmeci Erdal Sezener, Akaretler’de hizmete açtığı  caffè il gusto ristorante 'de iş ve aile yemekleri için İtalyan Masası konseptini hayata geçiriyor.  
Rejans ördeğini pizza, lazanya ve risotto ile buluşturan, sarı votka geleneğini de "bir yudum Rejans" sloganıyla konuklarına sunan caffè il gusto ristorante , "İtalyan Masası" konseptinde bir masa etrafında toplanan misafirlerini kaliteli şaraplar eşliğinde çok sayıda İtalyan lezzetini tadabilecekleri bir menüyle ağırlıyor.



İtalya'nın geniş ailelerinin kutlama yemeklerinden yola çıkarak oluşturulan konseptin ana hatlarını İtalyanların sıcakkanlı oluşları, yemeği ve muhabbeti sevmeleri oluşturuyor. Kalabalık İtalyan sofralarının temelini oluşturan birlikte yenen yemekten zevk almak, muhabbet etmek, birbirinden lezzetli yemekleri paylaşmak, konuşmak, kadeh kaldırmak, kısaca Il Gusto’da İtalyan Masası…
Il Gusto’da Italyan Masası menüsünde yer alan ana yemekler şöyle: Bruschetta Di Frenze, Carpaccio Di Manzo (İnce dilimlenmiş dana eti, roka ve parmesan ile servis ediliyor), Melanzane Alla Parmigiana(Fırınlanmış patlıcan;domates sos, parmesan ve mozzarella peyniri ile), Quattro Formaggi Pizza, Penne Siciliana, Porcini Risotto, Pizzacı Usulü Biftek, Tiramisu

En az 6 kişilik İtalyan Masası için kişi başı 65 TL ücret ödeniyor, tüm içkiler  %30 indirimli.
http://caffeilgustoristorante.com/
Vişnezade Mah., Süleyman Seba Cad.  No:59, Akaretler Beşiktaş
Telefon: 212 236 80 05

Akra'da Bulunan Elyazması

Paulo Coelho’nun yeni kitabı Türkçe’de!

Yayınlandığı günden itibaren kültleşen eserleriyle milyonların gönlünde taht kurmuş dünya yazarı Paulo Coelho, Akra’da Bulunan Elyazması’yla yılın en iddialı satırlarına imza atıyor!


1945 yılının Aralık ayında kendilerine dinlenecek yer arayan iki kardeş, Yukarı Mısır’da, Hamra Dom bölgesindeki bir mağarada papirüslerle dolu bir testi bulurlar. Kanun gereğince yetkilileri uyarmak yerine papirüsleri birer birer antika pazarında satmaya karar verirler, böylece hükümetin dikkatini çekmeyeceklerdir. Anneleriyse “kötü güçler”den korkarak yeni keşfedilen papirüslerin bir kısmını yakar. Bulunan papirüsler, Hıristiyanlığın ilk yüzyılı ile MS 180 arasında yazılmış metinlerin Yunanca çevirileridir ve günümüzdeki İncil’de bulunmadıkları için “apokrif metinler” diye anılan metni meydana getirirler.

Peki neden böyle olmuştur?

MS 170 yılında bir grup piskopos, “Yeni Ahit”i oluşturacak metinleri seçmek amacıyla bir araya gelir. Ölçütleri basittir: Dönemin sapkınlıkları ve mezhepsel ayrılıklarıyla mücadele etmeye yarayacak her şey “Yeni Ahit”e dahil edilecektir.



Birkaç yüz sayfa içinde eşine görülmemiş seyahatleri yaratan Coelho, bu kez zamanda yolculuğun kapılarını aralıyor. 14 Temmuz 1099… Kudüs… Jerusalem… Yeruşalim… Üç büyük din için de kutsal olan bu şehrin Haçlılar tarafından işgalinin arifesinde yerel halk arasında Kıpti diye anılan adam her yaştan ve inançtan insanları şehir meydanında toplar. Ancak dudağından dökülenler beklendiği gibi ertesi günkü çarpışma için hazırlık talimatları değil, insanların yaşamlarında karşılaştıkları zorlukları alt etmelerini ve onlardan dersler çıkarmalarını sağlayacak bilgilerdir. Kıpti’ye göre, ölüm böylesine yakınken esas önemli olan, insanın yaşamı süresince tattığı sevgiler, göğüs gerdiği acılar, katlandığı kayıplardır; ne de olsa yaşam hakkıyla yaşandığı sürece anlam kazanır.
Paulo Coelho, Akra’da Bulunmuş Bir Elyazması’nda insanı insan yapan değerlerin aradan geçen bütün senelere ve savaşlara rağmen kolay kolay yozlaşmadığını gösteriyor ve günümüzün keşmekeş dünyasına bir umut ışığı tutuyor!

PAULO COELHO
PAULO COELHO, 1947’de Brezilya’nın Rio de Janeiro kentinde doğdu. Kendini tümüyle edebiyata vermeden önce tiyatro yönetmenliği, oyunculuk, şarkı sözü yazarlığı ve gazetecilik yaptı. 1986’da yayımlanan Hac adlı ilk romanının ardından gelen Simyacı ile dünya çapında üne erişti. Simyacı, XX. yüzyılın en önemli yayıncılık olaylarından biri oldu ve 18 ülkede 30 milyon sattı. Coelho, Brida (1990) Piedra Irmağı’nın Kıyısında Oturdum Ağladım (1994), Beşinci Dağ (1996), Işığın Savaşçısının Elkitabı (1997), Veronika Ölmek İstiyor (1998), Şeytan ve Genç Kadın (2000), On Bir Dakika (2003), Zâhir (2005), Portobello Cadısı (2006) ve Kazanan Yalnızdır (2008) gibi yapıtlarıyla sürekli olarak çoksatar listelerinde yer aldı. 150 ülkede, 66 dilde yayımlanan kitaplarının toplam satışı 100 milyona ulaştı. Bugüne kadar pek çok ödül ve nişana değer görülen Coelho, Birleşmiş Milletler Barış Elçisi ve Brezilya Edebiyat Akademisi üyesidir.

Paulo Coelho’nun Can Yayınları’ndaki diğer kitapları:

Simyacı, 1996
Piedra Irmağı’nın Kıyısında Oturdum
Ağladım, 1997
Beşinci Dağ, 1998
Veronika Ölmek İstiyor, 2000
Şeytan ve Genç Kadın, 2001
Işığın Savaşçısının Elkitabı, 2003
On Bir Dakika, 2004
Zâhir, 2005
Hac, 2006
Portobello Cadısı, 2007
Kazanan Yalnızdır, 2009
Brida, 2010
Elif, 2011

AKRA’DA BULUNAN ELYAZMASI
Yazar: Paulo Coelho
Çeviri: Emrah İmre
Sayfa sayısı:  149 Sayfa
Fiyatı: 19,50 TL
Yayın tarihi: 02 Ekim 2012

Borusan Contemporary'de Uzun Sözün Kısası

BORUSAN CONTEMPORARY SONBAHARI BRIGITTE KOWANZ’IN ‘UZUN SÖZÜN KISASI’ SERGİSİYLE KARŞILIYOR
Borusan Contemporary birinci kuruluş yıldönümünü, Avusturyalı sanatçı Brigitte Kowanz'ın ışık temelli heykel çalışmaları ve mekâna özgü enstalâsyonlarından oluşan 'Uzun Sözün Kısası' isimli sergi sürüyor.
 Kowanz bu çalışmasında her zamanki tekniğini kullanarak izleyicileri, objelerin ve onların mekânlarının ötesine geçmeye, açıkça gösterilmeyen ve anlatılmayanları  görmeye zorluyor. Sergi 20 Ocak'ta sona eriyor.  
 Serginin küratörlüğünü Borusan Contemporary'nin yeni Genel Sanat Direktörü Kathleen Forde üstleniyor.
 İstanbul -- Borusan Contemporary kuruluşunun 1.yıldönümünde, günümüzde çağdaş sanatın en bilinen ve etkili isimlerinden Brigitte Kowanz'ın 'Uzun Sözün Kısası' adlı kişisel sergisine ev sahipliği yapıyor. Serginin küratörlüğünü Kathleen Forde üstleniyor. Borusan Contemporary’nin Genel Sanat Direktörü olarak atanan Forde, bu yılın Ocak ayında da Borusan Contemporary'de gerçekleşen Daniel Canogar'ın 'Tarih Nehri' isimli sergisinin küratörlüğünü yapmıştı. Avusturyalı sanatçı Brigitte Kowanz'ın sergisinde Borusan Contemporary'nin sergi mekânları neon ve aynalardan oluşan eserlerle sonsuzluğun görünümüne bürünecek. 'Uzun Sözün Kısası' sergisi 15 Eylül - 20 Ocak tarihleri arasında Borusan Contemporary'de hafta sonları ziyarete açık olacak.
Işık ve neonlarla gizemli bir yolculuk
Brigitte Kowanz'ın 'Uzun Sözün Kısası' sergisinde sonlu bir alana yerleştirilen farklı parçalar bir araya gelerek, parçaların toplamından daha büyük bir bütün yaratıyor. Sergi, ziyaretçileri tek bir anın ve tek bir eserin yaşatamayacağı kadar büyük, estetik ve felsefi bir yolculuğa çıkarıyor.  
İlk sergi mekânında sanatçının dil, neon ve Mors alfabesinden oluşan anlatımıyla gerçekleştirdiği bir mimari müdahale yer alıyor. Enstalâsyonun aynalı yüzeyleri sınırsız bir mekân ve burada objeler sadece sınırlanmakla kalmıyor, aynı zamanda tekrar tekrar yansıtılıyorlar. Böylece biz de onlara tekrar tekrar bakmaya teşvik ediliyoruz. İkinci sergi mekânı da benzer şekilde, neon kürelerin yüzdüğü semavi bir alana dönüşüyor. Şekiller ve yazıya benzeyen neonlar tanıdık geliyor; ancak sonuçta gizemli ve bu dünyanın ötesinde bir etki ortaya çıkıyor.
  Serginin isminde vurgulanan kısaltma; burada görsel olarak engellenen ya da entelektüel olarak gizlenen gerçek öykünün kendisi veya en azından önemli bir kavramsal unsur oluyor. Sanatçı sergi boyunca izleyicileri sürekli kışkırtıyor, bizi saklananları açığa çıkarmaya zorluyor. İlk izlenimler ve yüzeysel etkiler değişip yok olurken, ısrarcı davranmamız ve görmek için zaman ayırmamız ödüllendiriliyor.
Işık görmenin ve bilmenin ön koşuludur; ışığın kendisini ancak madde ile bağlantısı içinde algılayabiliriz. Işık enerjik ve dinamiktir. Bilginin taşıyıcısıdır. Işık olabilir ve olmayabilir. Bu açılma ve kapanma hali bilgiyi ışık aracılığıyla aktarmanın mümkün olduğunu göstermektedir. Bunun ötesinde ışık her yere yayılır ve yeniden doğar, asla olduğu yerde kalmaz. Işık hayatın metaforudur.’ - Brigitte Kowanz 2012

Adres: Baltalimanı Hisar Cad. No:5 Perili Köşk 34470
Rumeli Hisarı/Sarıyer İstanbul Türkiye
Tel: 0212 393 52 00

Ziyaret Gün ve Saatleri
Sadece Cumartesi-Pazar günleri
Saat   10.00 - 20.00
Müzemiz hafta içi sürekli, Şeker ve Kurban bayramlarının birinci günü ile 1 Ocak'ta kapalıdır.


Biraz daha ruh, duygu, gerçek bir şeyler...

Arzuladığımız, aradığımız şey biraz daha ruh, duygu, gerçek olan şeyler olabilir mi?

Ama bugün ne oluyor diye baktığımızda; ortada çok acınacak bir durum var: birçok firma, ve birçok insan; neler "in", neler "out" diye bakıyor ve "trend" kavramına ayak uydurmaya çalışıyor. Oluşturulan trendleri takip etmek için fuarlara gidiyorlar, son dergileri alıyorlar ve sadece birileri yapıyor diye benzer tasarımlar, benzer ürünler, benzer servisler yaratıyorlar ve sonuçta birçoğu başarısız oluyor. Trende ayak uydurayım derken işin 'özü' kaçıyor, şizofren markalar ve ikoncan şirketler ortaya çıkıyor... Tüm bu hareketlerin yani üretimlerin ve yapılanmaların tüketiciye karşı bir saygısızlık olarak yansıdığını görüyoruz. Bu şuursuz hareketler sonucunda ise daha da kötüsü 'şuursuz bir toplum' ya da bilinçsiz bir toplum ortaya çıkıyor... Bu bilinçsizlik şuursuzluk aynı bir bulaşıcı hastalık gibi herkese toplumun her kesimine yayılıyor... Toplumun en önemli tüketici kitlesi olan kadınlar, saçma sapan kıyafetler giyiyorlar, kendilerine hiç yakışmayan saç modelleri ve renkleriyle ortaya çıkıyorlar. Öte yandan evlerimize garip buzdolapları giriyor, paralarımızı, zamanımızı ve enerjimizi trendi yakalamak diye çarçur ediyoruz.

Kaynak: Brand Life / sayı57 Ekim 2012
http://www.brandmaillive.com/2012/10/sayi_57/ecesirin.html

Şirin Pancaroğlu'ndan Cafe Tango

İstanbul’da Arp ile Tango
Enka Kültür Sanat’ta “Cafe Tango”
Orijinal bir tango gösterisi ve projesi olan konsepti arpist Şirin Pancaroğlu’na ait olan Cafe Tango, 27 Kasım Salı akşamı saat 20:30’da İstinye’de Enka Kültür Sanat’ta seyirci karşısına çıkacak.
Arp Sanatı Derneği kurucusu arp sanatçısı Şirin Pancaroğlu tarafından geliştirilen on beş yıllık birikim ve rüyanın bir ürünü olan Cafe Tango, farklı kurvarlardaki başarılı müzisyenleri buluşturmasıyla da dikkat çekiyor. İstanbul’da yaşayan Arjantinli efsane gitarist Ricardo Moyano, bandoneon üstadı Carlos Gustavo Battistessa, Türkçe tangolarda ses sanatçısı Dilek Türkan ve Arda Agosyan’ı bir araya getiren teatral öğeler içeren Cafe Tango’ya danslarıyla Melin ve Selim çifti eşlik edecek.

Bilgi için Arp Sanatı Derneği telefon: 212 258 13 10
SOLİSTLER
ŞİRİN PANCAROĞLU / ARP
DİLEK TÜRKAN / VOKAL
RİCARDO MOYANO / GITAR
CARLOS GUSTAVO BATTİSTESSA / BANDONEON
ARDA AGOŞYAN / KONTRBAS

Arpın tellerine örülmüş bir elişi konseri

Şirin Pancaroğlu’ndan
Arpın tellerine örülmüş bir “elişi” konseri
Türkiye’nin en çok tanınan arp sanatçısı Şirin Pancaroğlu ve Arp Sanatı Derneği’nin son dönem projelerinden “Elişi”, 17 Kasım Cumartesi saat:20:00’da Beykoz Necmettin Erbakan Kültür Merkezi’nde dinleyicisiyle buluşacak.
Hollanda ve Makendonya’daki festivallerin yanı sıra İstanbul’da pek çok kültür merkezinde dinleyici ile buluşan ve büyük ilgi gören elişi projesinin 17 Kasım Beykoz konserinde Şirin Pancaroğlu’na Türkiye’de arp ile caz müziği yapan genç arpist Meriç Dönük ve Amerikalı perküsyoncu Jarrod Cagwin eşlik edecek. Projeye İstanbul’da yaşayan Doğu müziğinin yanı sıra caz, rock ve çağdaş müzik alanlarındaki engin uluslararası deneyimiyle katkı sağlayan Amerikalı perküsyoncu Jarrod Cagwin’in yanı sıra kemençe üstadı Derya Türkan da eşsiz müzisyenliği ile katkıda bulunuyor. Anadolu’nun geleneksel müziği türkülerin hikayelerinin arpın tellerinde hayat bulduğu elişi’nin proje albümü geçtiğimiz yıl Kalan Müzik etiketiyle yayınlandı.
Arpın efekt zenginliğinin kimi zaman elektronik sesler, kimi zaman da geleneksel çalgılarla harmanlandığı Arp Sanatı Derneği’nin “elişi projesi” konserinde türkülerin hikayelerindeki, kâh mizahi, kâh trajik, çoğu zaman da iç içe geçen çeşitli anlatılar arpın tellerine örülmüş bir elişi inceliğinde sunuluyor.
 Elişi Projesi Hakkında Basından Yorumlar
“… Elişi’nde iki çok yüksek takatli arp birer uzay aracı gibi ıssız Anadolu bozkırlarına, köy meydanlarına iniyor, köy kahvelerine giriyor, köy evlerinde konaklıyor. Ama ne kendileri en küçük bir yabancılık çekiyor, ne de yadırganıyorlar. Bu “Elişi”nin elbette çok ama çok ötesinde bir ustalık gösterisi ama insan elinin sıcaklığına her dokunuşlarında dinleyiciye ulaşıyor.” Sadettin Davran, müzik yazarı.
“Elişi halk müziği ezgilerine arp ve perküsyon ile yeni bir soluk vererek  mevcut geleneksel müzik materyelinden yeni bir müzik  yaratmayı hedefliyor…Ne halk müziği ne de dünya müziği , burada bir modernizm ve parıltı var.” Allison Young  (The Harp Column)
“Pancaroğlu'nu ve insanın içini dinlendiren, ruhunu zenginleştiren müziğini incelemeye aldım, kolay kolay bırakmam...” Ali Saydam (Akşam)

Şebnem Pişkin Anahtar TV'de soruları cevaplıyor

Bir Damladan Okyanusa, Celaleddin, Efsun, İsrafil’in Aynası, Sevgili Abdülhamit Han, Kırklar Diyarı ve Tuğra gibi kitapların yazarı Şebnem Pişkin, kitaplarında fizik, metafizik ve tasavvuf gibi konuları bir arada, uyum içinde işliyor. Bazen heyecan ve aksiyon dolu bir roman, bazen de kişisel gelişim tarzında yazdığı kitaplarında okuyucusunu tarihin farklı çağlarında veya ruhun derinliklerinde yolculuklara çıkartıyor.  Son dönemlerin başarılı kadın yazarlarından olan Pişkin, Anahtar.tv’ye röportaj vererek kendisi hakkında merak edilen soruları yanıtladı:
Tüm kitaplarınızda zaman kavramına, alışılmışın dışında bir anlayışla yaklaşıyorsunuz ve oluşturduğunuz kurguların temeline ‘zaman’ kavramını oturtuyorsunuz. “Zaman” sizin için ne demek? Nasıl tanımlıyorsunuz zamanı?
http://anahtar.tv/2012/10/28/yazar-sebnem-piskin-ile-roportaj/